2019'da Okuduğum Kitaplar
- 22 minsMerhaba,
Bu yazıda 2019’da okuduğum kitaplara dair alıntı ve notlarımdan birkaçını paylaştım.
Sene başında GoodReads’teki Reading Challenge için 24 kitap hedefi belirlemiştim. Ne yazık ki 14 kitapta kaldım. Hedefime ulaşamasam da bana büyük katkıları olan kaliteli kitaplar okudum. Hadi başlayalım.
- 50 Soruda Yapay Zeka
- Hygge
- İcatlarım
- Hangi Atatürk
- İnsan Ne ile Yaşar?
- Pürdikkat
- Clean Code
- Akış: Mutluluk Bilimi
- 80-20 Kuralı
- Clean Coder
- Akıl Dışı ama Öngörülebilir
- Robotların Yükselişi
- Ekonomi 101
- Otomatik Portakal
1. 50 Soruda Yapay Zeka
Cem Say, 2017
“Kodlama bilen insanlar hayal edebildikleri her şeyi bilgisayara yaptırma yeteneğine sahiptir.” - Tim Berners Lee, 2013 Ocak, Dünya Ekonomik Forumu
(Binary sayı sistemi) 0 ve 1’in müthiş gücünü tam olarak anlayışımızı George Boole’a borçluyuz. Bilgisayarınızda tuttuğunuz her aşk şiiri, her güzel resim, her müzik parçası bir dizi 0 ve 1 halinde saklanıp sonra dilediğinizde yine alıştığınız biçeme dönüştürülebildiğine göre, bu minik alfabenin gösterim gücünden yana bir eksiği yoktur.
Her hücremizde tüm bu bilgiyi içeren DNA’mızın bir kopyası var. Adları A,T,G,C harfleriyle başlayan dört ünlü molekülün kopyaları art arda dizilerek “yazılmış” (aslında evrilmiş) bir harf dizisi olarak yorumlanabilen DNA, bilgisayar mühendisi gözüyle bakıldığında bir veri dosyası, bir işletim sistemi, veya belki en iyisi, bir programlar kütüphanesi olarak görülebilir.
Özel arabaların vaktinin %95’i “yatarak”, yani park halinde geçiyor. Robot sürücüler uyuklamaz, dikkati dağılmaz, trafik kurallarını çiğnemez, radar gibi algılayıcılar sayesinde çevreden, bağlantı yetenekleri nedeniyle de trafikteki tüm diğer araçların ne yaptığından ve yapacağından yüksek düzeyde haberdardır. Trafik hızlanır, kazalar ve ölümler sıfıra yaklaşır.
Bir kullanıcının ırkını %95, cinsel yönelimini %88, siyasi parti tercihini de %85 doğrulukla tahmin etmek için sadece 68 Facebook beğenisine bakmak yeterli.
Duygular da evrimsel süreçlerde ortaya çıkan programlardandır. Her birinin nedeni vardır. Korku programı atalarımızı ölüm tehlikesi uyarısı olabilecek sinyallere karşı uyarmıştır. Tiksinme iğrenç olduğu şeyleri yememe sonucunu doğurur.
2. Hygge
Meik Wiking, 2016
Bu kitap Danimarkalıların mutluluk sırlarından bahsediyor. Telaffuzu “hüüge” şeklinde. 🙂
Hygge Norveççe esenlik anlamına gelir.
Hygge’yi en çok mumlar çağrıştırır. Her Danimarkalı yılda yaklaşık 6 kilo mum yakar.
Danimarkalılar lambaları özenle seçer. Bu bir sanat formu, bilim ve endüstridir.
Işığın renk sıcaklığı ne kadar düşükse hygge o kadar fazladır. Bir kamera flaşı 5500 Kelvin (K), floresan tüpler 5000K, enkandesan lambalar 3000K civarındayken günbatımı, odun ve mum ışığı 1800K civarındadır.
“Bir odayı aydınlatmak parayla olmaz, kültür gereklidir. Mobilyalar, halılar, perdeler, yani evdeki çoğu şey ışığın konumlandırılmasına kıyasla önemsizdir.” - Poul Henningsen
Fotoğrafçılık, ışıkla resim çizmek demektir.
Her gün işe bisikletle gidip gelen insanlar 3-14 ay daha uzun yaşıyor.
Danimarkalıların %33’ü her zaman ya da çoğu zaman sakin ve huzurlu hissediyor. Almanya’da %23, Fransa’da %15, UK’de %14. (OECD Daha İyi Yaşam Endeksi)
3. İcatlarım
Nicola Tesla, 1919
Babam askeri eğitim almış, sonradan papazlığı seçmiş. Çok bilgili bir adamdı, filozof, şair ve yazardı. Kısa ve öz cümleler kurardı. Keskin zekalı ve nüktedandı.
Annem ülkenin en köklü ailelerinden birinden geliyordu ve ataları arasında bir dizi mucit vardı. Annem en iyisinden bir mucitti ve eğer modern yaşamdan uzak olmasaydı büyük işlere imza atardı. Evde envai çeşit alet edevat tasarlayıp yapar, kendi eğirdiği iplerden harika desenler çıkarırdı.
Her şeyden çok kitapları seviyordum. Babamın büyük bir kütüphanesi vardı ve okumama izin vermiyordu. Macar yazar Josika’nın Abafi (Aba’nın Oğlu) isimli romanıyla öz denetimi ve irade yönetimini öğrendim.
Sıhhatimi tamamen dikkatli ve ölçülü bir yaşam tarzını benimsemiş olmama borçluyum.
Çok çekingendim, şehirdeki yabancılardan biriyle yüz yüze gelmektense kükreyen bir aslanla karşılaşmayı tercih ederdim.
En iyi sonuçlar, sağlıklı bir rekabet ortamında yaratılır.
Ayrıca Tesla’nın psikolojik sorunları varmış: saça dokunmama, sürekli adım sayma, hacim hesaplama, her şey üçe bölünmesi gibi takıntılar.
4. Hangi Atatürk
Attila İlhan, 1980
“Hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin?” - Mustafa Kemal Atatürk, 6 Mart 1922
Mustafa Kemal’in iç içe 3 büyük eylemi var: Emperyalizme karşı kurtuluş savaşı, padişaha karşı demokratik devrim, toplumun ümmet aşamasından “millet” aşamasına dönüşümü…
Osmanoğulları zorla Türk ulusunun egemenliğine ve saltanatına el koymuşlardı.
Mustafa Kemal’in talihsizliği, adına devrim yaptığı toplumsal sınıfın, yani ulusal burjuvazinin henüz o tarihte Türkiye’de oluşmamış bulunmasıdır.
The Economist, 11 Nisan 1925: “Türklerin ulusal bütünlüğünü koruması ancak yabancıların yönetsel katkısı ve mali desteğiyle gerçekleşebilir. Ancak her şeyden önce Cumhuriyet yönetiminin, mutlu yalnızlık ve mutlak bağımsızlık tutkularından vazgeçmesi gerekmektedir.”
Türkiye bir sömürgeci değildi. Bir Bulgar, Osmanlı oradan çekildikten sonra Bulgar kültürüyle çıktı oradan. Cezayir yazarları hala Fransızca yazıyor. Emperyalizm işte budur.
5. İnsan Ne ile Yaşar?
Lev Nikolayeviç Tolstoy, 1885
En önemli zaman şu andır. En gerekli kişi şu anda yanında olandır. En önemli iş ise daima iyilik yapmaktır. Çünkü insan yeryüzüne iyilik yapmak için gönderilmiştir.
6. Pürdikkat
Cal Newport, 2016
Cal Newport sosyal medya hesaplarını kapatmış. Sadece blogu kalmış. 4 kitap yazmış, doktora almış, hakemli dergilerde yayın yapmış. Bunu da sadece hafta içi 5.30’a kadar çalışarak yapmış. Günde kesintisiz 3-4 saat çalışarak başarmış.
Günümüz ekonomisinde karmaşık şeyleri çabucak öğrenmede ustalaşmak çok önemli, bunun için de pürdikkat çalışma gerekli. Gelecek pürdikkat çalışabilenlerin olacak.
Belli bir beceriye yoğun şekilde odaklanarak, beyninizde sadece bu işle ilgilenen elektrik akımını tekrar tekrar ateşlemeye zorluyorsunuz. Karmaşık ve yepyeni bir beceriyi düşük konsantrasyon durumunda öğrenmeye çalışırsak (mesela kenarda Facebook açık duruyor olabilir) aynı anda çok sayıda nöral devreyi gelişigüzel bir şekilde ateşlemiş ve bu yüzden de asıl güçlendirmek istediğimiz nöron grubunu izole edememiş oluruz.
Zor şeyleri çabucak öğrenebilmek için dikkatinizi dağıtmadan belli bir noktada yoğunlaştırmalısınız. Öğrenmenin diğer adı pürdikkat çalışmadır.
Yüksek kaliteli iş miktarı = (Harcanan zaman) x (Dikkat yoğunluğu)
Dikkat Tortusu kavramı önemli. İşletme profesörü Sophie Leroy: A görevinden B görevine geçerken bütün dikkatinizi bu yeni göreve aktarmış olmuyorsunuz; dikkatinizden bir parça tortu ilk görev üzerinde düşünüp durmaya devam ediyor.
Tom Cochran, Atlantic Media’da yaptığı araştırmada, gönderilen ya da alınan her e-postanın şirkete 95 sentlik işgücü maliyeti çıkardığını ve bu da yıllık 1 milyon dolara tekabül ettiğini tespit etti.
The 4 Disciplines of Execution kitabından: “Aynı anda ne kadar çok sayıda şey yapmaya çalışırsanız o kadar az şey başarırsınız.” Yine aynı kitaptan “Skor tutulduğunda insanlar oyunu çok daha farklı oynar.”
Bilinçaltında kendiliğinden düşünülen şeyler daha iyi sonuçlar üretiyormuş. - Bilinçdışı Düşünce Kuramı (Unconscious Thought Theory) Bu sonuç beynimizin bilinçdışı düşünceye ayrılan bölgesindeki nöral bağlantıların niteliğinden kaynaklanıyor. Eldeki bilgi ve üretilen çözüm miktarı çok daha fazla.
Yoğun odaklanma kotası günlük acemiler için 1 saat, ustalar için 4 saate kadar çıkabilir. - Ericsson 1993
Zihnimiz enerji tüketmekten kaçınacak şekilde evrimleşmiştir. Sorunu derinlemesine ele almak yerine bildiklerimizi tekrar tekrar düşünerek enerji tasarrufu yapar.
Bir işin yüzeysel mi derin mi olduğuna karar vermek için şu soru sorulabilir: Üniversiteden yeni mezun, kıvrak zekalı ve mesleğimle alakasız bir genci bu görevi tamamlayabilecek şekilde eğitmek kaç ay alırdı?
7. Clean Code
Robert Martin, 2007
Yazılım alanındaki fayda/zaman oranı en yüksek kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili detaylı bir yazıyı blogumda yazıp paylaşmıştım, buradan erişilebilir..
8. Akış: Mutluluk Bilimi
Mihaly Csikszentmihalyi, 1990
Mutluluk aslında her bir kişi tarafından hazırlanılması, yetiştirilmesi ve özel olarak savunulması gereken bir koşuldur. Kendi iç deneyimlerini kontrol etmeyi öğrenen insanlar hayatlarının kalitesini belirleyebilirler ve bu da her birimizin mutlu olmaya en çok yaklaşabileceği durumdur.
Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı: “Başarıyı hedeflemeyin - onu ne kadar çok hedeflerseniz o kadar çok kaçırırsınız. Çünkü başarı da mutluluk gibi takip edilemez; insanın kendisinden daha büyük bir yola kendisini adamasının istenmeyen yan etkisi olarak gelmelidir.”
En iyi anlar genelde, bir kişinin bedeni ve zihni daha zor ve değerli bir şeyi başarmak için gönüllü bir çabayla sınırlarına kadar zorladığında olur. Optimum deneyim bu nedenle gerçekleşmesini sağladığımız bir şeydir.
Kişi zayıf, sevilen ve güçlü bir milyonere dönüşürse bu durumun sonuçları ne olur? Genelde olan şey, kişinin kendisini başlangıç noktasında, yeni bir dizi istek listesiyle, daha önce olduğu gibi memnuniyetsiz halde bulmasıdır. İnsanları gerçekten memnun eden şey zayıf veya zengin olmaları değil hayatlarıyla ilgili iyi hissetmeleridir.
Mutluluğu elde etmenin zor olmasının temel nedeni, evrenin bizim ihtiyaçlarımıza yanıt verecek şekilde yaratılmamış olmasıdır. Hayal kırıklığı hayatın dokusuna derinden işlenmiştir ve ihtiyaçlarımızın bazıları geçici olarak karşılandığında hemen daha fazlasını dilemeye başlarız. Bu engellerle baş etmek için her kültür zaman içinde bizi kaosa karşı koruyacak araçlar -dinler, felsefeler, sanatlar ve avuntular- geliştirirler.
Zevk aramanın kendi kişisel avantajımız için değil türün korunması için genlerimizde inşa edilmiş bir refleks tepkisi olduğunu anlamak önemlidir. Yemekten aldığımız zevk vücudun ihtiyacı olan besini aldığından emin olmanın etkili bir yöntemidir. Cinsel ilişkinin zevki de aynı biçimde vücudun üremesi ve böylece genlerin devamlılığını sağlaması için programlamanın pratik bir yöntemidir.
Varlık, statü ve güç kültürümüzde çok güçlü birer mutluluk sembolü haline gelmişlerdir. Tüm kanıtlar acınacak durumda olduklarını göstermesine rağmen, zengin, ünlü veya güzel görünen insanları gördüğümüzde hayatlarının yaşamaya değer olduğunu düşünür ve aynı sembollerin bir kısmını elde edebilirsek çok daha mutlu olacağımızı varsayarız.
Birçok insan okuldan ayrıldıktan sonra öğrenmeye son verir çünkü bu 13-20 yıl süren dışsal motivasyon üzerine kurulu eğitim hala kötü anıların kaynağıdır. Bu kişiler mezuniyeti özgürlüklerinin ilk gün olarak kabul ederler.
Bir çok iş ve boş zaman aktivitesi -özellikle kitlesel medyanın pasif biçimde tüketildiği aktiviteler- bizi güçlü ve mutlu yapmak için tasarlanmamıştır. Amaçlar başkasına para kazandırmaktır. Bunu yapmalarına izin verirsek hayatlarımızı iliklerimizden çekebilir ve bizi boş bir kabuk gibi bırakabilirler.
Sosyal hayvanlar olduğumuza şüphe yoktur sadece diğer insanların yanında tam olduğumuzu hissederiz. İnsanlardan tüm gün içinde bu hallerini iyileştiren saymaları istendiğinde en çok bahsedilen türde aktiviteler “mutlu insanlarla birlikte olmak”, “Arkadaşlarla birlikte olmak” ve “cinsel olarak çekici bulunmak” olarak belirtilmiştir. Depresyondaki ve mutsuz insanları diğerlerinden ayıran temel semptomlardan birisi bu tür aktivitelerin nadiren başlarına geldiğini söylemeleridir. Destekleyici bir sosyal ağ da stresi azaltır: Birey diğer insanların duygusal desteğine güven duyduğunda bir hastalık veya talihsizliğin onu çöküntüye uğratma ihtimali daha düşüktür.
İnsanların hayatta kalması hiçbir daha çok bilgiye bağlı olmaya başlayınca öğrendiklerini karşılıklı olarak paylaşmaktan daha çok fayda sağladılar; bu tür koşullar altında yalnız olan birisi “idiot” yani aptal oldu ve bu Yunancada “yalnız insan” yani bir diğerinden öğrenemeyen kişi anlamına gelir.
Yalnızlık neden böylesine olumsuz bir deneyimdir? Bunun kısa ve net yanıtı şudur: içeriden zihni düzenli tutmak çok zordur. Dikkatli yönlendirmek için dış hedeflere, dış uyarıcılara ve dış geri bildirime ihtiyaç duyarız ve dış girdi olmadığında dikkat gezinmeye başlar ve düşünceler kaotik bir durum alır, bu da ikinci bölümde “psişik entropi” adını verdiğimiz duruma neden olur.
Uyuşturucuların etkisi altındayken gerçekleştirilen işler iyi sanattan beklediğimiz karmaşıklığa sahip değildir, genellikle basittir ve kişinin kendi nefsini yansıtma eğilimindedir.
Mülkün erkeğe kalması bunun kullanıldığı bölgelerde sermaye yoğunlaşmasına neden oldu ve bu da sanayileşmeye neden oldu; bu arada eşit paylaşım mülkün parçalanmasına ve sanayinin az gelişmesine neden oldu.
Bir koca karısını canını sıkan şey bilmiyorsa veya tam tersi, ikisinin de kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak gerilimi düşünme fırsatı olmaz. Bu bağlamda kişisel deneyimde olduğu gibi grup hayatını da temel koşulunun entropi olduğunu vurgulamak gerekir.
Zaman içinde insan diğer kişiyi daha iyi tanır ve görünen güdüleyici zorluklar tükenir. Tüm bilinen hileler denenmiştir, diğer insanın tepkileri tahmin edilebilir olmuştur. İlişki sıkıcı bir rutine dönüşme tehlikesi yaşar, bu rutin iki tarafın da karşılıklı kazançlarından ötürü devam ettirilebilir ancak ilişkinin haz vermeye devam etmesi veya ilişkili karmaşıklık yaratarak yeni bir kıvılcım çakmasını sağlamak olası değildir. Yeniden akışı sağlamanın tek yolu ilişkide yeni zorluklar bulmaktır.
İnsanın en gizli hislerini ve düşüncelerini bir başka insanla özgürce paylaşması kadar zevk veren çok az başka şey vardır.
İnsan çabasının gerçek sonucu deneyimin kalitesinde ve karmaşıklığındadır.
Bir insanın stresle baş etme becerisinin ne olduğunu anlamak için üç farklı kaynağı ayırmak önemlidir. İlki var olan dış destek ve özellikle de sosyal destek ağıdır. Örneğin, insanın iyi bir sigortası ve sevgi dolu bir ailesi varsa önemli bir hastalık bir ölçüde hafifleyecektir. İkinci siper bir insanın zeka, eğitim ve kişisel özellikleri gibi sahip olduğu psikolojik kaynaklarıdır. Üçüncü kaynak, insanın stresle yüzleşmek için kullandığı başa çıkma stratejileri ile ilgilidir.
Tüm erdemler içinde, bir tersliği haz verici bir zorluğa dönüştürebilme becerisinden daha faydalı, hayatta kalma için gerekli ve hayat kalitesini diğerlerinden daha fazla geliştireni yoktur. Neden bazı insanlar stresle güçsüzleşirken, diğerleri bundan güç alır? Umutsuz bir durumu kontrol edilebilir yeni bir akış aktivitesine nasıl dönüştüreceğini bilenler bundan zevk alırlar ve bu zorluktan daha güçlü olarak çıkarlar.
Zihni kontrol ediyor olmak gerçek anlamda her şeyin neşe kaynağı olabilmesi anlamına gelir. Sıcak bir günde meltem hissetmek, bir çocuğun bir köpek yavrusuyla oynamasını izlemek, bir bardak su içmek.
9. 80-20 Kuralı
Richard Koch, 1998
Sonuçların %80’i sebeplerin %20’sinden kaynaklanır.
Zamanınızın %80’inde kıyafetlerinizin %20’sini giyersiniz.
80/20 kuralının temelini oluşturan model, bundan tam 100 yıl önce 1897’de İtalyan ekonomist Vilfredo Pareto (1848,1923) tarafından bulunmuştu. Pareto Kuralı, Pareto Kanunu, 80/20 Kuralı, En Az Çaba Kuralı, Dengesizlik Kuralı olarak adlandırılabilir.
“Yaşamsal azlar“ vs “işe yaramaz çoklar” arasındaki farkı anlayabilseydik değer verdiğimiz her şeyi çoğaltabilirdik.
Oxford’daki bir öğretmen: “Zevk için okumuyorsan, bir kitabı asla baştan sona kadar okuma. Çalışırken kitabın ne anlattığını tamamını okumadan daha hızlı anlayabilirsin. Sonuç bölümünü oku, giriş bölümünü oku, sonra sonuç bölümü tekrar oku, sonra da azar azar ilgini çeken bölümlere göz at. Bir kitabın değerinin %80’i sayfalarının %20’sinde bulunur.”
İnsanlar zamanın %80’inde program fonksiyonlarının %20’sini kullanır. İyi yazılım geliştiriciler çok kullanılan fonksiyonları mümkün olduğunca basit, otomatik ve sabit yaparlar.
İş hayatında artı değerin %80’i, çalışanların %20’sinden üretilir.
Para kazanmaya başlamanın en iyi yolu, para kaybetmeye devam etmemektir.
Outsourcing, karmaşıklık giderlerini azaltmanın muhteşem bir yoludur.
Büyük bir şey yaratmanın yolu, basit bir şey yaratmaktan geçer.
İlerleme yalınlık gerektirir; yalınlık ise acımasızlık.
En iyi birkaç ürüne odaklanmak ne kadar önemli olsa da, en iyi birkaç müşteriye odaklanmak çok daha önemlidir. En iyi %20’ye (müşteri) oldukça istisnai ve ölçüsüz bir hizmet sunmak gerekir. Sonuna kadar elde tutulmalıdır.
Çoğu başarısızlıklarımız başkalarının bizi soktuğu yarışlardandır. En fazla başarı kazananlar kararlı oldukları kadar seçicidir de.
Zaman kıtlığı diye bir şey yoktur. Aslında pozitif anlamda zamana boğulmuş durumdayız. Çoğu yetenekli kişi yarattığı farkı genellikle çok küçük zaman parçacıklarında yapıyor. Faaliyetlerimizin en tepedeki %20’sine iki katı zaman harcasaydık, haftada 2 gün çalışır, şimdikinden %60 daha fazla başarı elde ederdik.
Daha yüksek bir yaşam standardına alıştıktan sonra, para size fazladan pek az mutluluk verir, hatta hiç vermez.
Antropologlar, çok ekren yaşta çok fazla deneyim edinirseniz, kurulacak daha fazla derin ilişki için kapasitenizi tüketmiş olursunuz der. Örneğin satışçı, fahişe ya da çok sık ev değiştirenler gibi, meslekleri ya da koşulları tarafından fazla sayıda ilişki kurmaya zorlananlarda sıklıkla gözlemlenen yüzeyselliği açıklayabilir.
Tarih, az sayıda yakın işbirlikçiyle etkili ittifaklar kuran adanmış bireyler tarafından belirlenir ve değiştirilir.
Başarmak için haftada 60-70 saat çalışmak zorunda kalıyorsanız, hep geride kaldığınızı düşünüyorsanız, işin gerekleriyle başa çıkabilmek için sürekli bir mücadele halindeyseniz, o zaman ya yanlış yapıyorsunuz ya da tamamen yanlış bir şekilde yapıyorsunuz demektir!
Dr. Peter Fenwick: “Her felakette bir hayır görme yeteneği basitçe Polyannacılık değildir, iyi bir biyolojik temeli olan bir öz-koruma mekanizmasıdır.”
Mutlu bir günü oluşturan en önemli şeylerden biri fiziksel egzersizdir. Doğal antidepresan olan endorfin salgılatır. Alışkanlık etmezseniz yapmanız gerekenden çok daha az yaparsınız.
Mutsuz bir eşle birlikte olduğunuzda muhtemelen sizin de sonunuz mutsuzluk olacaktır. Karşılıklı sevgi ne kadar çok olsa da, özsaygısı ve özgüveni düşük kişilerle yaşamak kabus gibidir. Mutlu olmak istiyorsanız, aşık olmak için mutlu bir eş seçin.
10. Clean Coder
Robert Martin, 2011
Profesyonellik sorumluluk almayla ilişkilidir.
Tüm yazılım projelerinin temel varsayımı şudur: yazılım kolay değiştirilebilir. Eğer bu varsayımı esnek olmayan yapılar oluşturarak çiğnerseniz, tüm ekonominin üzerine inşa edildiği temeli yıkmış olursunuz.
Kariyeriniz, sizin sorumluluğunuzdur. Sizin pazarlanabilir biri olmanız işvereninizin sorumluluğu değildir. Sizi eğitmek, konferanslara göndermek, size kitaplar satın almak işvereninizin yapması gereken şeyler değildir.
Haftalık çalıştığınız 40 saat, işvereninizin sorunlarını çözmek için harcanmalıdır. Sizin kendi problemleriniz için değil.
Haftalık 60 saat çalışmayı planlamalısınız. İlk 40’ı işvereniniz için, kalan 20 saat kendiniz için.
Matematiği yapın. Haftada 168 saat var. 40 saat işvereniniz için çalışıyorsunuz, kariyeriniz için 20. Geriye kaldı 108. 56 saat uyku. 52 saat de geri kalan her şey için.
Yazılım geliştirme bir sprint değil, maratondur. Tüm gücünüzü nefesinizi tüketene kadar koşarak yenemezsiniz. Kaynaklarınızı ve temponuzu koruyarak, iyi yöneterek yenebilirsiniz.
Sürekli olarak hedefe dair ilerlemenizi ölçün ve şu üç bitiş tarihi için bir tahmin belirleyin: en iyi durum, ortalama durum, en kötü durum.
Takıldığınızda yardım istemekten çekinmeyin. Yardım mümkünken istememek profesyonelliği zedeler.
Kaygı ve dikkat bozukluğu da sizin dikkat manna’nızı tüketir. Dün eşinizle ettiğiniz kavga, sabah aracınızın tamponunuzdaki oluşan çizik, geçen hafta unuttuğunuz fatura, dikkat manna’nızı hızlıca tüketmeye yol açar.
11. Akıl Dışı ama Öngörülebilir
Dan Ariely, 2008
İnsanların çoğu bir şeyi bağlam içinde görmediği sürece ne istediğini bilmez. Ne tür yarış bisikleti istediğimizi bilmeyiz - Fransa turunda bir şampiyona belli bir model üzerinde pedal çevirirken görünceye dek. Yaşamlarımızda ne yapmak istediğimizi bile bilmeyiz - tamı tamına yapmayı düşündüğümüz bir şeyi yapan akrabaya ya da arkadaşa rastlayıncaya kadar.
Flört partnerinin ilgisini çekmeyi ister misiniz? Benim önerim oraya sizin fiziksel özelliklerinizi taşıyan (benzer ten rengi, vücut tipi, yüz hatları), ama sizden biraz daha az çekici bir arkadaşınızı (-siz) götürmeniz.
Kırtasiyecide, 25 $’a güzel bir kalem buluyorsunuz. 15 dakikalık mesafede bulunan başka bir kırtasiyeci de hangi kalemin 18 $’a satıldığını hatırlıyorsunuz. Ne yaparsınız? 455 $’a ince çizgili gösterişli bir takım bulunuyor ve onu almaya karar veriyorsunuz, 15 dakikalık mesafede bulunan başka bir mağazada sadece 448 $ olduğu fısıldanıyor. Bu 7 $’ı, 10 $’dan mı yoksa 10.000 $’dan mı tasarruf ettiğinizin önemi olmamalıdır.
Ne kadar çok şeyimiz olursa, o kadar çok şey isteriz. Ve tek çare, izafiyet döngüsünü kırmaktır.
Mark Twain’in, Tom Sawyer için dediği gibi “Bir şeyi çok istemesini sağlamak için tek yapılması gereken o şeyin elde edilmesini zorlaştırmaktır.”
Margaret Clark, Judson Mills ve Alan Fiske’nin ileri sürdüğü gibi, biz aynı anda iki farklı dünyada yaşıyoruz - sosyal normların hüküm sürdüğü, diğeri de piyasa normlarının yönettiği iki dünya. Piyasa normlarının su yüzüne çıkması için, paradan söz edilmesi yeterlidir (para hiç el değiştirmediğinde bile). Demek ki bizler iki dünyada yaşıyoruz: biri sosyal değiş tokuşlarla, diğeri de piyasa değiş tokuşlar ile belirlenen iki dünyada. Sosyal değiş tokuşlara piyasa normlarını katmak sosyal normları ihlal eden ve ilişkileri yıpratır. Bir kere olsun enfes bir şükran günü yemeğinin karşılığını ödemeyi önerecek olsanız, kayınvalideniz bunu yıllarca hatırlayacaktır.
Basitleştirmek gerçek dehanın göstergesidir.
Cafe ortamı hoş göründüğünde, kahvenin tadı da hoş geliyordu. Baştan bir şeyin iyi olduğuna inandığımızda, buna bağlı olarak o şey genellikle iyi olur-ve onun kötü olacağına inandığımızda, kötü olur.
Kalıp yargı (stereotip), olayları öngörebilme umuduyla enformasyonu kategorize etme biçimidir. Beyin her gün bu durumda işe en başından başlayamaz. Karmaşık ortamları anlamlandırmaya yönelik bitmek tükenmek bilmeyen çabamıza kestirme yollar sağlar.
(Fare pedal deneyi) sabit oranlıda her X basışta alıyor. Değişken oranlıda bazen 10, bazen 50de alıyor; değişken oranlı tarifede ödülün ne zaman geleceği öngörülemiyordu. Skinner değişken tarifenin daha motive edici olduğunu buldu. En çarpıcı sonuç, ödül kesildiğinde sabit tarifedeki farelerin çalışmayı derhal bırakmalarıydı. Oysa değişken tarifeler dekiler çalışmayı çok uzun süre devam ettiriyorlardı. Değişken pekiştirme tarifesi, insanları motive etmekte de mucizeler yaratır. Kumar oyununun ve piyangonun temelinde yatan büyü daha doğrusu karabüyü budur.
Ortam ve beklentiler aldığımız zevke bir çok şey katar.
12. Robotların Yükselişi
Martin Ford, 2015
İşsizliğin uzaması, ekonomiyi güçten düşüren ciddi bir problemdir. İşçilerin becerileri zamanla paslanır, cesaretlerini yitirenler çoğalır. Ayrıca pek çok işveren, uzun süredir işsiz olanlara karşı doğrudan ayrımcılık uygular; özgeçmişlerine bile göz atmaz.
1993 ile 2010 arasında ABD milli gelirindeki artışın yarıdan fazlası, gelir dağılımının tepesindeki %1’e gitti.
Zenginler ve ellerinin altındaki kurumlar, partilere yaptıkları desteklerle ve lobi faaliyetleriyle devlet politikalarına yön verebilir. En tepedekilerin arttıkça artan servetleri bir noktadan sonra demokrasi için bir tehdit haline gelebilir.
Amerika’daki işlerin yaklaşık yarısı, önümüzdeki yirmi yılda otomasyona kurban gidebilir.
Karşılaştırmalı üstünlük teorisine göre diğer insanlara kıyasla “en az kötü” olduğunuz alanda uzmanlaştığınız sürece iş bulmanız her zaman mümkün olacaktır. Karşılaştırmalı üstünlüğü doğuran şey fırsat maliyetidir. Bir şeyi yapmayı seçtiyseniz, başka bir şeyi yapma fırsatından vazgeçmişsiniz demektir.
Artık polis merkezleri, suç işlenme ihtimali en yüksek olan saatleri ve yerleri algoritmik analizle belirleyip polisleri ona göre konuşlandırıyor.
Borsadaki alım-satımların %50-70 civarını algoritmalar yapıyor.
Amerika’daki üniversite öğrencilerinin %70’i eğitim masraflarını karşılamak için borç alıyor ve mezuniyet sırasındaki ortalama borçları 30 bin doları buluyor. Ayrıca üniversite öğrencilerinin yalnızca %60’ının 6 yıl içinde mezun olabildiklerini de ekleyelim.
Amerika’da engellenebilir tıbbi hatalar yüzünden her yıl 98.000 kişi ölüyor.
Pazar baskısı olmayınca, sağlık hizmeti verenler de verimliliği değil, karı artıracak teknolojilere yatırım yapıyorlar, veya üretkenlikte artış sağladıkları hizmetlerde fiyatları düşürmektense karlarını koruyorlar.
En korkunç uzun vadeli senaryo, küresel ekonomik sistemin yeni realiteye uyum sağlaması olacaktır. Şu anda ekonomiye güç veren kitle pazarı endüstrilerinin yerini, süper-zengin elitlere yönelik pahalı mal ve hizmetler üreten yeni endüstriler alabilir. İnsanların sosyoekonomik statü merdiveninde hareket etmeleri de mümkün olmaz. Zengin kesim kendini sitelere veya özel şehirlere kapatır, belki girişlere de otonom askeri robotlar ve dronlar koyar. Böylece orta çağdakine benzer bir feodal sisteme geçeriz.
13. Ekonomi 101
Alfred Mill, 2016
Mikroekonomi alanı, bireylerle işletmelerin karar oluşturma süreçlerine odaklanır. Mikroekonomi esasen mallar, hizmetler ve öz kaynaklarla ilgilenir.
Makroekonomi bir bütün olarak ulusların kıtlığı nasıl ele aldığını inceler. Makroekonomistler ulusların mal ve hizmetleri paylaştırmak için oluşturdukları ya da kullandıkları sistemleri analiz ederler.
Kıtlık olmasa ekonomi bilimine ihtiyaç olmazdı.
Kapitalist ülkeler, verimli ürün dağılımı için pazar fiyatlarının doğruluğuna güvenir, ekonomik öz kaynaklarla özel mülkiyeti destekler ve ekonomik kararların çoğunu bireylere bırakırlar.
Sosyalist ülkeler çoğu kez, birçok mal ve hizmetin fiyatlarını düzenler. AB, ilaç, cep telefonu hizmeti ve gıda gibi şeylerin fiyatını düzenler. Almanya vatandaşlarına bakım vaat eden cömert beşikten-mezara sosyal yardım sistemiyle ünlüdür. Alman refah devleti, çoğu Amerikalının katlanılmaz bulacağı yeniden dağıtılabilen vergi sistemi ile finanse edilir.
Rekabet ile işbirliği arasında bir tercih imkanı verildiğinde kar maksimize eden firmalar çoğunlukla işbirliğini tercih eder. Anaokulunda ne öğrenmiş olursanız olun, alışveriş yaptığınız işletmelerin işbirliğine gitmelerini istemezsiniz çünkü bu firmalar, çikolatanın yarım kilosunun 100$’a satılmasına ve yapay bir kıtlık yaratmak için üretimlerini kısmaya karar verebilirler.
Amerikalı ve Avrupalı ilaç firmalarının, hayat kurtaran birçok ilaç geliştirmeleri, patent koruması ve tekel karları sayesindedir.
Pahalı mal ve hizmetlere uygulanan lüks tüketim vergileri, piyasayı etkilemesi gerekmeksizin geliri yükseltir. Pahalı bir otomobil alacaksanız, 500.000$ mi yoksa 501.000$ mı harcayacağınız, kararınızı pek değiştirmez.
Evde oturup, çocuklara bakan, yemek pişiren, temizlik yapan, günlük işleri yürüten bir ebeveyn kesinlikle çok değerli bir şey üretmektedir fakat parasal bir ödeme yapılmadığı için bu değer belirsizdir ve hariç tutulur.
İnsanlar gelecekten korkunca büyük bir alım yapmayıp, para biriktirme eğilimine girerler.
Uzamış bir işsizlik döngüsü ailenin birikimlerini silip süpürebilir ve onları borç içinde bırakabilir. Hayatın normal akışını aksatır, uzadığında ilgili bireyde sağlık sorunlarına ve psikolojik problemlere yol açabilir. Aile içi şiddet vakalarının oranı da işsizlik oranındaki değişikliklerle doğrudan bağlantılıdır. Boşanmaların ve çocuk terk etme vakalarının artışıyla da bağdaştırılır. Uzayan ve yaygınlaşan işsizlik, suç ve kargaşa ile de doğrudan bağlantılıdır.
Keynesçi ekonominin bir varsayımı, insanların para yanılsaması içinde yaşadıklarıdır. Saatte 10 $ kazanıp, benzinin galonuna 1 $ ödemektense, saatte 100$ kazanıp, benzinin galonuna 10$ ödemeyi tercih ederler.
Kapitalist Batı Almanya’da yaşayan sıradan bir vatandaş, komünist Doğu Almanya’da yaşayan sıradan bir vatandaştan çok daha üretkendi. Günümüzde sıradan bir Güney Koreli, sıradan bir Kuzey Koreli’den çok daha üretkendir çünkü ekonomik özgürlük, daha fazlasına sahip olmak için daha fazla üretme dürtüsü sağlar.
Yolsuzluk ve adam kayırmacılık, sermayenin maliyetini büyük oranda artırarak yerli ve yabancı yatırımcıları caydırır.
Firmalar üzerindeki vergi yükünün artırılması, sermayeye yatırım yapma kabiliyetlerini ve isteklerini azaltır.
14. Otomatik Portakal
Anthony Burgess, 1962
Kapanış
Mevcut pandemi sürecinde tüm dünya olarak zor ve alışık olmadığımız bir süreçten geçiyoruz. Sürekli evde oturmak pek çoğumuz için zorlayıcı. Ancak bu salgın ilk değildi, son da olmayacak. Umarım bu dönem, fırsattan istifade edip kitaplara, öğrenmeye, diğer hobilerimize zaman ayırdığımız, bu krizi lehimize çevirdiğimiz bir dönem olur.
Elinizden kitap eksik olmaması dileklerimle. Hoşça kalın!