2018 Yaz Tatili: Yamaç Paraşütü, Tüplü Dalış
- 9 minsMerhaba,
Bu yazıda biraz kafa dağıtmak ve stres atmak amacıyla çıktığım kısa tatile dair anı ve tecrübelerimi paylaştım. Ayrıca yamaç paraşütü ve tüplü dalış hakkında detaylı bilgiler de içermekte.
Yamaç Paraşütü
Fethiye’de ne yapsak ne etsek diye düşünürken bu kez yamaç paraşütü için cesaretimi topladım ve kaydımızı yaptırdık. Büyük gün geldi çattı. Pazar sabah 8.30’da servis kalkış noktasında yerimizi aldık.
Servise bindik. 8 pilot ve 8 yolcuyuz. Babadağ’a doğru tırmanışa geçtik. Öyle bir yol ki git git bitmiyor. Yaklaşık 50 dakikalık yolculuk sonunda servis bizi Babadağ’ın en yüksek noktalarından birinde atlayış rampasının orada bıraktı.
Yolculuk esnasında yanımdaki eleman hemen ötedeki konuşkan pilota sürekli sorular soruyor. Bir an var ki benim zaten yüksek olan gerginliğimi katladı. “Abi” dedi, “bu işte risk var mı ya?” dedi gayet safça. Pilot bey yanıtladı, “E kardeşim biraz risk var tabii. Ama genel olarak güvenli”. Tam bu esnada pilotun kolları bacakları dikkatimi çekti. Her tarafı derin yaralar, çizikler, bereler ve morluklar içinde. “ALLAH’IM” dedim. “BEN BURADA NE YAPIYORUM?!”. Artık dönüş yok, şehir gittikçe sulu boya çizimine benziyor. Biz yükseldikçe her şey küçülüp kayboluyor. (Bu arada o pilot bir avcıymış. Yılan, kurbağa, kaplumbağa falan yiyormuş 😀)
Yine yolculuk esnasında atlayış için kura çekimi oluyor. Bir torbadan pilotların ismi yazılı pinpon toplarından birini çekiyoruz.
Bu yorucu yolculuğun sonunda indikten sonra atlayış alanına doğru ilerliyoruz. İbrahim Abiye (pilotum) son bir kez yokladım, “abi geri dönsek olur mu” dedim. “Döneceğiz ama paraşütle” dedi. Kaçış yok, o atlayış gerçekleşecek…
Önümüzden birkaç grup atladıktan sonra sıra bize geliyor. Dedim artık dönüş yok, ölürsek de buraya kadarmış ne yapalım. Ekipman kontrolümüzü son kez gerçekleştiriyoruz. İbrahim Abi “Kalkış sırasında zıplamak yok, oturmak yok, sadece koşmaya çalış yoksa dağdan aşağı yuvarlanırız” diyor, teşekkürler abi çok rahatlatıcı oldu bu.
Gerekli rüzgar geldikten sonra o sihirli sözcük pilotumun dudaklarından dökülüyor, “TAKE OFF”! Sonra koşmaya başlıyoruz ve… Bir anda yerden kesiliveriyoruz. Bu ana kadar olan süreç müthiş! Vücut adrenalini bastıkça basıyor.
Sonrası ise bayağı eğlenceli. Öncelikle pilot, rüzgarın yardımıyla bizi biraz daha yükseltiyor (100-200 metre kadar). Oturmak için bir platform var. Sonrasında yaklaşık 30-40 dakika boyunca Ölüdeniz sahiline doğru süzülüyoruz. Pilotla muhabbet ederek, fotoğraf çekerek devam ediyoruz. Kendisi 13 yıldır bu işi yapıyormuş ve 8.000’den fazla uçuş gerçekleştirmiş. Günde yaklaşık 5 kez atlıyormuş.
Merak edenler için 2018 yılı için fiyatları da yazayım; atlayış için 350 ₺, fotoğraf ve videolar için de 150 ₺ ödedim.
Bu etkinliğin İngilizce orijinal adı tandem paragliding. Lazım olursa diye.
Toplamda 216 fotoğraf, 4 tane de video teslim aldım (kalkış, kontrolü aldığım kısım, akrobasi, iniş). GoPro’nun içe aktarma özelliğiyle indikten sonra 2 dakikada aktarım gerçekleşiyor (evet, iPhone’lara da atmak mümkün). Fotoğraflar ise gerçekten harika. Baktıkça keyif veriyor.
İndikten sonra samimi söylüyorum yaşadığımı hissettim. Korkaklıkla bir yere varılmıyormuş. Arada böyle çılgınlıklar yapmak şart.
Bu deneyime 10 üzerinden 10 veriyorum. Ölmeden önce en az 1 kez denemenizi öneririm. :)
Tüplü Dalış
Paraşütün ardından bu kez başka bir arkadaşla yeni aktivite arayışlarına girdik. Tüplü dalış olur mu dedi. Dedim kralını getir. Yamaç paraşütünü yaptıktan sonra yapamayacağım şey yok. 😄
Bir ara rafting de düşündük ancak Dalaman Çayı biraz asi dediler, ilk rafting için belki daha iyi tercihler bulunabilir dediler. Sonra tüplü dalış için kaydımızı yaptırdık.
Dalış etkinliği tüm günü alıyor. Sabah 9.30’da tekne kalkıyor ve akşam 18.00’e kadar sürüyor. Dalış Fethiye’ye yaklaşık 45 dakika uzaklıktaki Dalyan Koyu’nda gerçekleşiyor.
Gün gelip çattığında sabah teknede yerimizi aldık. Yola çıktıktan sonra Önder Hoca (Instagram: onder_diver) tane tane her şeyi anlatmaya başladı. Regülatörle nefes nasıl alınır, kulak eşitleme nedir nasıl yapılır, su altında temel iletişim nasıl sağlanır vs. ihtiyacımız olacak her şeyi anlattı.
Teknede toplamda 24 kişiydik. 7-8 adet dalgıç vardı, bir de şirin şiveli kaptanımız bize eşlik ediyordu.
Yaklaşık yirmişer dakikalık 2 adet dalış gerçekleşiyor. Sabah 10-12 arasında ilk dalışlar. Öğleden sonra 14-16 arasında ikinci dalış.
İlk dalış için dörder kişilik 6 gruba ayrıldık. Biz dördüncü gruptaydık. Sıramız gelince wet suit’imizi giydik. Paletlerimizi de giyip kıyıya doğru ilerledik. Orada tüpün takılı olduğu ekipmanımızı taktık. Burnu kapatan maskemizi de taktık ve regülatörle nefes egzersizlerine başladık.
İlk dalışta eğitmenler elimizden tutup aşağı doğru götürüyor. Üzerime 10 kg ağırlık bağlamalarına rağmen batamadım. 😀 Tüpümden falan ittire ittire götürdüler zorla. Tecrübem olmadığından palet çırpamıyorum. Eller hiçbir işe yaramadığını da bu esnada test etmiş oldum.
Ayrıca dalış esnasında her 0.5 metrede bir kulak eşitleme yapmamız gerektiğini söylediler.
Neyse güç bela aşağı indik. İlk dalışta 5 metre derinliğe iniliyor. Kayalıkların orada fotoğraf çekimleri var. Balıkları besledik. Çok keyifliydi gerçekten. Fotoğraf çekimi bittikten sonra çıktık.
Öğle yemeği çok lezzetliydi, hem de potansiyelimi anlayınca tabağı doldurdukça doldurdu sayın kaptan.
Öğleden sonra ikinci dalışlar vardı. Gruptan yaklaşık 10 kişi katılmadı buna. Bu kez fotoğraf çekimi yok, keşif dalışı olduğunu belirttiler. Yaklaşık 7 metreye kadar daldık. Ve bu kez eğitmenler daha az müdahale ettiler. Yine çok keyifli bir deneyimdi.
Aklınızda soru işareti kalabilecek bazı noktalara açıklık getireyim:
-
Dalış için yüzme bilmenize gerek yok. Bizim ekipte de 2 kişi yüzme bilmiyordu, hiçbir sorun yaşamadılar.
-
Tüpteki hava en az 1 saat yetecek şekildeymiş. Soluduğumuz normal havayla aynı (oksijen yok içinde 😄).
-
Regülatör takılıyken öksürün, esneyin hiçbir sorun yok. Ağzınıza su girse gene sorun yok. Ucunda bi düğme var basınca direkt sıvıyı tahliye edip ağzınızı kurutuyor.
-
Maskenin içine su girerse alın kısmından hafifçe bastırıp hızlıca üflerseniz alttan su çıkıyor.
-
Zaten her türlü durumda dalgıçlar anında müdahale ediyor. Tek önemli şey panik yapmamak. Ankara’da araba kullanmaktan kat be kat daha güvenli. :)
Bu aktivitenin İngilizce orijinal adı Scuba Diving. Scuba sırtımıza taktığımız tüpün adı.
Başlangıç seviyesi tüplü dalış bedeli 2018 yazı için 120 ₺, fotoğraflar ve videolar da 50 ₺‘ye satılıyor.
Dalyan Koyu dalış için özel bir yermiş. Burada 4 farklı firmanın teknesi vardı. Ve şans eseri sanırım en iyi firmayı seçmişiz. İsim vermekte beis görmüyorum, Elite Diving Centre isimli firma. Kesinlikle öneririm. Önder Hoca ve diğer tüm personel çok profesyonel, güleryüzlü ve yardımseverdi.
İztuzu Plajı
Bu yazı içerisinde bir de İztuzu’ndan bahsetme ihtiyacı duydum. Dalaman merkezden yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta bir yer. Caretta Caretta’ların uğrak mekanıymış. Burada akşam 20.00 sabah 8.00 arasında bulunmak yasak. Bayağı bir açılmamıza rağmen su seviyesi boyumuzu geçmiyordu. Sıkça dalga geliyor ve bazen dalga boyları 4 metreyi bulabiliyor. Eğer yolunuz düşerse bir gidip görmenizi tavsiye ederim.
Airbnb Deneyimleri
Bu tatildeki yeniliklerden biri de ilk kez Airbnb’yi tecrübe etmem oldu. Kısaca sistemi anlatayım. Evinizin bir odasını ya da katını ya da evin tamamını kiraya veriyorsunuz. Airbnb platformunda evinizi ekleyip fotoğraflarını çekip, kuralları ve sistemi yazıp, fiyatı belirliyorsunuz. Kiracılar uygulamada evin tüm bilgilerine ulaşıyor, beğenirlerse ev sahibiyle iletişime geçiyor. Ev sahibi kabul ederse banka/kredi kartındaki paraya provizyon konuluyor. Belirlenen tarihte kiracı kalıp çıktıktan sonra para otomatik olarak ev sahibine aktarılıyor. Bu paranın yanlış bilmiyorsam %3’ü Airbnb’ye gidiyor, kalanı da ev sahibine gidiyor. Herkes mutlu. Ayrıca ev sahibiyseniz minimum kalınacak günü artırabiliyorsunuz. En kısa 1 gün kiralama zorunluluğu yok.
Düşünsenize otel konforunda, ev sıcaklığında, muadil otellere göre çok daha ucuz bir yer. Herkes için kazan-kazan durumu söz konusu. Evini açan aile için ek gelir, orada kalan kişi için daha hesaplı bir kalacak yer, Airbnb firması için kazanç. Kimlik numarası, telefon, email, Facebook doğrulamaları olduğu için oldukça da güvenli.
Ayrıca benim şansımdan mıdır bilmiyorum ama çok şeker ev sahiplerine denk geldim. Mesela ilk gün gittim, ilk saatlerde yalnızdım. İlknur Abla mesaj attı neredesin diye, dedim Dalaman merkeze giriyorum. “Doğrudan eve gel kuzum seni bekliyoruz” diye mesaj attı anne şefkatiyle. Gidince de nohut-pilav ikram ettiler. :) Bayağı da sohbet ettik, sağ olsunlar. “Gelen herkesi memleketten akrabamız gelmiş gibi ağırlıyoruz” diyor. :D Hakeza Marmaris’te Ayşe Abla bizi çok güzel ağırladı, saatlerce sohbet ettik. Olur da okurlarsa selam olsun.
Heykel Yapımı
Tatilden dönünce hızımı hiç kesmeden ertesi gün arkadaşlarla heykel yapımı etkinliğine katıldım. Studio Masterpiece’in düzenlediği günübirlik bir etkinlik idi. Bir kalıp kil ile hocayı takip ederek bir heykel yapıyorsunuz. Önceden tecrübeli olmak zorunda değilsiniz. 2-3 saat civarında sürüyor. Ankara’da değişik bir şeyler arıyorsanız belki bir şans verebilirsiniz.
Çöp Cehennemi Türkiye
Bu konuya değinmeden bu yazıyı bitiremem. O kadar pis insanlar var ki nefret ediyorum. O güzelim sahiller, doğa harikaları hep çöplüğe dönmüş durumdaydı. Yere bebek bezi atanı mı dersin, yediği içtiği şeylerin kabını kalıntılarını atan mı dersin. Araba camından sanki çöpe atarmış gibi her türlü şeyi atabiliyor bazı ‘insan’lar. Her yer sigara izmariti, çekirdek kabuğu dolu. Bu konuyla ilgili acilen adımlar atılmalı. Bu insanlar etraftaki çöplerden hiç rahatsız olmuyorlar mı acaba?
Tatilden Geride Kalanlar, Kürkçü Dükkanına Dönüş
Arkadaşlarla Amasra ziyaretimizde bir şey fark ettim. Deniz kenarında akadaşlarla otururken birlikte susabiliyorsun. Bu çok enteresan bir olay ya. Mesela Ankara buluşmalarımızda böyle bir şey hiç yaşamayız. Eğer birkaç dakika susuyorsak olağan dışı bir durum var demektir. Ama deniz kenarındayken dakikalarca kimse konuşmadan oturabiliyoruz. Enteresan. Hatta bir söz dolanır ya “Ankara’da dostluklar samimidir çünkü bakacak deniz olmadığı için dostlarının gözüne bakarsın.” 😀
İşin goygoyu bir yana yetiştiği coğrafyanın insan üzerinde büyük bir etkisi var. Deniz kenarında büyüyen insanlar daha farklı oluyorlar. İnsan ne görüyorsa o oluyor. Bu konu derin, belki bir ara bununla ilgili bir şeyler karalayabilirim.
Genel itibarıyla bu genişletilmiş bayram tatili tam bana uygun şekilde değerlendirdiğimi düşünüyorum. 2 hafta içerisinde 3 şehir ziyaret ettim, 3300 kilometre kadar araçla seyahat ettim, (telefona kaydolan verilere göre) 98 kilometre yürüdüm, bir sürü insanla tanıştım, çok güzel anılar biriktirdim, bazı korkularımı yendim ve stresten arınmış bir kafayla geri döndüm. (Dönünce modumun bozulması 2 gün sürdü, güzel Ankara!)
İşe gireli tam 40 hafta olmuştu, kısa da olsa arada böyle kaçamaklar yapmak gerekli kesinlikle. Eh, hayatta her güzel şeyin bir sonu var. Yılın her günü tatil yapacak halimiz yok değil mi, işler güçler bizi bekler.
Malum önümüz ekonomik kriz, önümüzdeki ayları kitaplara yatırım yapmaya ve kendimi daha fazla geliştirmeye ayıracağım. Ne yazık ki çok kişinin canının yanacağı zor zamanlar bizi bekliyor. Çok çalışıp kendimizi üretmeye adamamız lazım. (Evet, bunu Vikipedi’nin engelli olduğu ülke olsa dahi yapmaya çalışmalıyız.)
Aklınıza takılan herhangi bir şeyi aşağıda yorumlar bölümünde sorabilir ya da özelden ulaşabilirsiniz. Şimdilik benden bu kadar, hoşça kalın!